یکدست

درباره بقیه توهمات و اتهام های ایشان هم چیزی نمیگم. مردم خودشان عقل دارند متوجه �پرت و پلا� میشوند.

Bir یعنی یک
El یعنی دست و در در معنی دیگر یعنی وعده، دفعه، بار Kez, defa
ما تورکها هم می گوییم' بیراَل' یعنی 'یک بار'، 'یک وعده' و. . . ، نه 'یک دست'
این کلمه هم مانند بسیاری کلمات و اخص اصطلاحات دخیل از تورکی به اشتباه وارد زبان فارسی شده است.
واین همان ترس پان ایرانیستها از تغییر نوشتار در ایران به لاتین بود، که مبادا تورکان ایران با فرهنگ و زبان مشترک و غیر سانسور شده آشنا و به تحریفات. . . . .
El
[isim] Kolun bilekten parmak u�larına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan b�l�m�
"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pen�e olmuş, el var yumruk. " ( Zeki �mer Defne )
"Oturup k�r gibi, namerde el a�mak iyi mi?" ( Mehmet Akif Ersoy )
"Ben, el ayak �ekildikten sonra, odanın kapısını s�rmeleyip kitaplarımla baş başa kalmak saatini beklerdim. " ( Yakup Kadri Karaosmanoğlu )
"Tarzının, y�nteminin piyasadan el ayak �ekmek zorunda kalacağını a�ık se�ik kavrıyorsunuz. " ( Selim İleri )
Sahiplik, m�lkiyet
"Elden �ıkarmak. Elimdeki b�t�n parayı bu eve yatırdım. "
"Elbette bir�ok �nemli konulara el attı ama ulusumuzun temel sorunlarından bazıları y�z�st� duruyor. " ( Tal�t Halman )
"Durup el bağlayalar y�ran saf saf. " ( Baki )
"Bizi işimizde g�c�m�zde serbest bırakmak ş�yle dursun, �oluk �ocuğumuzun nafakasına el koymaya kalkıştılar. . . " ( Yakup Kadri Karaosmanoğlu )
Kez, defa
"Yalnız, şu var ki doktor işe el koyduğu gibi hastalık bir nevi resmiyet alır. " ( Reşat Nuri G�ntekin )
"Elbet bir g�n elime d�şersin. "